Перевод: с французского на турецкий

с турецкого на французский

genç kalmak

  • 1 rester

    v i
    1 demeurer kalmak

    Elle est restée à la maison. — Bayan evde kaldı.

    Je suis resté deux mois au Japon. — Japonya'da iki ay kaldım.

    2 continuer d'être (-de) kalmak

    Ils sont restés debout. — Ayakta kaldılar.

    3 kalmak

    Il reste un peu de café. — Biraz kahve kaldı.

    Il me reste cinq euros. — Beş eurom kaldı.

    Il me reste encore beaucoup de choses à faire. — Daha yapacak çok işim kaldı.

    Dictionnaire Français-Turc > rester

См. также в других словарях:

  • dul kalmak — kadın veya erkeğin eşi ölmek Hatice Hanım pek genç dul kalmış zengin bir hanımcağızdı. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bekâr kalmak (veya yaşamak) — 1) evlenmemek, evlenmemiş olmak Genç adamsın, bekâr kalacak değilsin ya. M. Ş. Esendal 2) ölüm veya boşanma dolayısıyla eşini yitirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çoluk çocuk elinde kalmak — deneyimsiz, çok genç kişilerin eline geçmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • âciz — sf., Ar. ˁāciz 1) Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz İhtiyar imparatorluk, bu genç devlet karşısında âcizdi. Y. K. Beyatlı 2) Beceriksiz Ne âciz heriflermiş, iki yıl daha dayanamazlar mıydı? R. H. Karay 3) is. Alçak gönüllülük gösteren kimsenin… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boyun — is., ynu, anat. 1) Gövdenin başla omuz arasında kalan bölgesi Ellerini bu defa, boynuna sıkıştırdığı beyaz peçeteye sildi. A. İlhan 2) Testi, şişe, güğüm gibi kaplarda dar olan üst kısım 3) Sorumluluk 4) coğ. Dağ sırtlarında geçmeye elverişli… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cahil — sf., Ar. cāhil 1) Öğrenim görmemiş, okumamış Bu maskara sosyete bana cahil diye bakar. H. E. Adıvar 2) Bilgisiz 3) Belli bir konuda yeterli bilgisi olmayan Bu doktorun karşısında cahil, aptal oluyorum. M. Ş. Esendal 4) hlk. Deneysiz, genç, toy… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çakılı — sf. 1) Çivi, kazık vb. bir şeyle tutturulmuş Duvara çakılı büyük rakkaslı saati tamire götüren hademe, Reşat ın omzuna adamakıllı bindirmiş. Y. Z. Ortaç 2) Çakılmış, bir şeye bağlı Genç kadın forsaların çakılı bulunduğu oturak dairesini görmeyi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dayanmak — e 1) Bir yere yaslanmak, kendini dayamak Odalardan birinde köşeye dayanmış bir adam, sanki sızmış gibi görünüyor. M. Ş. Esendal 2) nsz Kullanılışı uzun sürmek, dayanıklı olmak Bu kumaş çok dayandı. 3) Zarar görmemek, varlığını korumak, hasar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gönül kocamamak — ruhen dinç kalmak Yaşlıdır, gönül kocamaz derler, o da kocamadığı için bir genç koca arar. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»